Bilgi Teknolojisi ve Organizasyonel Öğrenmedeki İkilemler

bilgiteknolojisi

Bilgi Teknolojisi (IT:Information Technology)¸ örgütlerde koordinasyon ve kontrol için teknoloji tabanlı bir yapı sağlamaktadır. Organizasyonel araştırmaların IT ile olan ilişkisi basit bir noktadan ileri gelmektedir. Öyle ki¸ IT fiziksel nesneler yerine¸ sonsuz bilgiyi yönetebilmeyi mümkün kılmaktadır.

Böylece¸ IT işlerin ve karar alma süreçlerinin koordine edilmesinde ve kontrolünün sağlanmasında kullanılabilmektedir. IT¸ diğer pekçok geleneksel koordinasyon yöntemlerinden daha esnek¸ çok yönlü¸ kullanışlı ve etkin bir mekanizmadır. Diğer bir deyişle¸ IT’nin firmalar üzerindeki potansiyel etkisi örgütsel varlığın kalbi niteliğinde bir öneme sahiptir. Dikey kontrol ilişkileri üzerinde odaklanıldığında¸ literatürde bulunan belli başlı iki argüman ile karşılaşılmaktadır:

Kimi yazarlara göre IT¸ örgütün merkezi ve çevresi arasındaki iletişimin çok da etkili ve doğru bir biçimde gerçekleşmesini sağlamakta ve örgütleri daha merkezi bir örgüt modeli olmaya götürmektedir. Olası bir karar alma süreci tepe yönetim kademesinde gerçekleşmekte ve kararlar üst yönetim alanında toplanmaktadır.

Çünkü IT¸ gücü elde edebilme ve var olan güç pozisyonlarının etkinliğini hiç yitirmeden onu sağlamlaştırabilme yöntem ve araçlarını sağlamaktadır. Bu bakış açısına göre¸ örgütsel yapılardaki güç¸ iletişimde ve diğer süreçlerde yer alan bilgilerde teknolojik etkinliğin güçlendirilmesiyle daha da arttırılmaktadır. Böylece¸ yönetsel ve operasyonel rollerin her ikisi de yerini teknolojiye bırakabilmektedir.
Diğer taraftan¸ başka yazarlar¸ IT imkanlarının bilginin firma içerisinde ve dışarısında kullanılabilme ve yayılma olanaklarının artmasından bu yana¸ daha merkezkaç (merkezi olmayan¸ adem_i merkeziyetçi) nitelikteki örgütsel yapıların yaygınlaştığının gözlemleniyor olması gerektiği konusunda tartışmalarını sürdürmektedir. Organizasyonel süreçlerdeki bu “bilgi şeffaflığı”¸ merkezkaç karar verme prensibinin gücünün artmasına yardımcı olmaktadır. Firmalar¸ farklı unsurlardan oluşan daha karmaşık çevrelerle ilişki kurma zorunluluğunda olduğunda¸ IT’deki gelişmelerin ve olanakların yardımıyla¸ bu karmaşa ortamlarında çok daha direk ve hızlı bir biçimde hareket edebilmektedir.

Çevresel birimlerin otonomisi¸ esnekliği¸ yenilik getiriciliği ve dış çevredeki faktörlere ve onların ihtiyaçlarına çok daha hızlı karşılık verebilmeyi garanti etmektedir. İletişim akışı¸ IT ile desteklendirildiği sürece örgüt içerisindeki kontrol mekanizması gücünü asla kaybetmemektedir. Orta kademe yöneticiler¸ çevresel aksiyonları stratejik olarak yönetmek üzere merkezi hiyerarşi tarafından kullanılan IT mekanizması ile¸ sahip oldukları rollerini¸ astlarını ve altlarındaki birimleri birleştirici ve eğitici bir biçimde çalışmak üzere düzenleyecek ve değiştirecektir.

Bununla birlikte¸ entellektüel yeteneklerin ve karar alma yetkinliklerinin geliştirilme ve yayılmasına yardımcı olmalı¸ örgütteki sosyal sistemi yönetebilmelidir.
Bu tartışmalarda¸ geyet açık olan şey şudur ki¸ IT birçok iş prosesinin doğasını etkin bir şekilde değiştirebilme potansiyeline sahiptir. Bu yalnızca manüel prosesler için değil¸ entellektüel yaratıcılık ve karar alma süreçleri için de geçerlidir.

Birtakım araştırmacılar¸ bu önemli konu üzerinde odaklanmıştır. Örneğin¸ CAD (Bilgisayar destekli dizayn) sistemi ve dizayn işlemi hakkındaki tartışmalarda¸ bazı yazarlar CAD’lerin kullanımının¸ çalışanların yeteneklerini azatmasına ve örgütsel öğrenme ve firmanın yenilikçiliğinin kaybına neden olacağına dikkat çekmişlerdir. Diğer yazarlar ise¸ IT’nin insanların yeteneklerinin ve örgütsel öğrenmenin artmasına yardımcı olduğunu ve rutin faaliyetleri bünyesinde eriterek kişilerin yaratıcılık ve entellektüel yanlarını geliştirmek için zaman ve kaynak yarattığını savunmuşlardır.

Buna benzer olarak¸ hala önemle ele alınan yetenekleri azaltma- arttırma tartışması ile birlikte yateneğin kavramsallaştırılması konusunda da çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Yetenek kavramı¸ dinamik olarak ele alınmalıdır. Teknoloji¸ gereksinim duyulan yeteneklerin miktarını etkilemekle kalmayıp¸ aynı zamanda¸ onların doğasını ve içeriğini de değiştirebilmektedir. Bu ise¸ yetenek arttırma ve azaltmanın niçin karşı koyulan ve aykırı fenomenler olarak görülmemesi gerektiğinin nedenidir.

Örneğin CAD dizaynerleri daha önce CAD kullanmayanlarla karşılaştırıldığında¸ manüel taslak çizme ve yaratıcılık gösterme konularında yeteneği azaltılmış bulunmaktadır. Ama aynı zamanda¸ analitik yetenek ve teorik bilgi bakımından arttırılmış yetenekte de bulunabilmektedir.

Böylece¸ asıl önemli olan soru¸ yetenek azaltma-arttırma proseslerinin hangisinin üstün geldiği değildir: ancak asıl önemli konu¸ organizasyonel ve bireysel öğrenme süreçlerinin örgür etkinliği ve çalışma hayatının kalitesi gibi sonuçlara nasıl rehberlik ettiğidir. Bunun yanında¸ organizasyonel ve teknolojik tercihlerin bu prosesleri nasıl etkilediği ve hangi ortamların bunları etkileyebileceği sorusu da oldukça önemlidir.

Bu sorulara yanıt vermek¸ elbette zor bir iştir. Makalede¸ organizasyonel araştırma iki önemli ve keskin kavramın açıklığa kavuşturulmasına dayandmaktadır. Makaleye göre öncelikle¸ teknoloji örgütsel teori tarafından kavramsallaştırılmıştır.  İkinci olarak da¸ teknoloji ve özellikle iş düzenler¸ karar alma ve öğrenme gibi örgütsel prosesler arasındaki ilişkiler gözlemlenmiştir.

 

Değişim Fırsatı Olarak Teknoloji

 

Geleneksel araştırma üzerinde¸ belli başlı iki farklı eğilim bulunmaktadır. Birçok araştırma çalışması¸ organizasyonun teknolojik ve yapısal yönü arasındaki ilişkinin determinist görünümü üzerine temellenmiştir. Bu görüşe göre¸ teknoloji¸ organizasyonel prosesleri etkilemesinden dolayı bağımsız değişken olarak kabul edilmektedir. “Teknoloji gerekli model” olarak adlandırılan bu araştırma sonuçları aynı zamanda organizasyonlarda insan davranışlarını önemli bir konu olarak görmüş ve ele almıştır.

Teknoloji gerekli yaklaşıma karşı olarak¸ diğer araştırmalar organizasyonların sosyal süreçlerine odaklanmaktadır. Burada teknolojinin¸ güç yapıları ve kurumsal özellikler gibi sosyal değişkenlere dayanan ya da sosyal olarak bireylerin paylaşılan tercihleri ve değerlerinden oluşmuş bir yapı olduğu kabul edilmekte ve ileri sürülmektedir. Böylece teknoloji¸ bağımlı değişken haline gelmektedir. Bu yaklaşımın riski ise¸ teknoloji konusuna önem vermemesi hatta gözardı etmesidir.

Ne var ki¸ organizasyonel yapı ve teknolojik alan arasında bir ayırım yapılmaktan vazgeçilmemesi de geleneksel bir hatadır. Asıl sorun oldukça önemlidir. Eğer teknolojiyi organizasyonden ayrı birşey olarak görmeyi sürdürürsek¸ hala determinist bir çerçeve içerisinde kalmış oluruz. Yapıcı yaklaşımlar teknolojiyi örgütsel yapıdan ayırma eğiliminde olup¸ yalnızca sosyal yönler üzerinde odaklanmakta ve teknolojiyi yapay bir biçimde görerek sosyal proseslerin planlanmamış bir çıktısı olduğunu ileri sürdürmektedir.
Bu makalede ise¸ teknoloji¸ “bir değişim fırsatı” olarak tanımlanmıştır.

Teknoloji¸ organizasyonel değişim için belirleyici bir faktör olarak ele alınmaktadır. Ancak¸ bu¸ organizasyonel değişim ve teknoloji iki farklı eleman gibi birbirinden ayrı düşünülmesi gerektiği anlamına gelmemektedir.  Bundan ziyade¸ teknoloji¸ organizasyonel değişimin ortaya çıktığı ortamı yaratan unsurlardan biri olarak kabul edilmeli ve aynı zamanda organizasyonun çıktıları olarak görülmelidir. “Fırsat” kelimesi teknoloji tarafından etkilenen organizasyonel ihtimaller ve olanaklar anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle¸ teknolojik bir değişim¸ fırsatlarI ve olanakları yaratabilmekte¸ yok edebilmekte ya da değişime uğratabilmektedir.

 

 

Journal of Organizational Change Management
Volume 12 Number 5 1999 pp.360-376

 

ÇEVİREN:  Araş.Gör. SEÇİL TAŞTAN

Giovanni Masino
Yönetim Anabilim Dalı¸ Bologna Üniversitesi¸Italya